Muğla’nın bir dağ köyünde, dokuz aylık hamile bir kadın ile köyün muhtarı arasında bir gerilim yaşanmaktadır. Gerilimin nedeni köydeki tüm erkeklerin başka şehirlerdeki madenlerde çalışmaya gönderilmesidir. Muhtarın kurduğu bu düzene karşı çıkan tek kişi yörük kadını Gülsüm’dür. Gülsüm’ün inancı ve yaşamı diğerlerinden farklıdır. Köyün dışında ufak bir evde kızı ile yaşamakta, doğayı ve ormanı diğer insanlardan daha çok tercih ettiği için yadırganmaktadır. Son olaylarda Gülsüm öfkesini kontrol edemeyince muhtar onu köyde tecrit eder. Köylünün onunla alışverişini ve evinin önünden geçmesini yasaklar. Gülsüm çaresiz kalır, doğurmak üzeredir ve iki seçeneği vardır: Ya sisteme ayak uyduracak ya da doğaya, doğasına güvenecektir.